9.11.07

"Antisemit" Terör

Theodor Herzl: "Antisemitizm (Yahudi aleyhtarlığı), bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır."
Theodor Herzl, The Jewish State, ss. 57-58

Antisemitizm... Yani Yahudi aleyhtarlığı, ya da düşmanlığı. Bu fanatik ve şoven ideoloji, neredeyse Yahudilerin içinde bulunduğu hemen her toplumda bazı kesimler tarafından savunulur ve kimi zaman da şiddet eylemlerine dönüştürülür. Yahudi olan herkesten nefret etmek, her Yahudiyi "şer cephesi" üyesi olarak damgalamak gibi mantık ve vicdan dışı bir düşüncedir antisemitizm. Siyonist düşüncenin, İsrail terörünün faturasını her Yahudiye yüklemek, insanları yalnızca Yahudi bir anneden doğduğu için suçlu saymak, bu ideolojinin içerdiği temel saplantılardır.

İşin ilginç olan yanı, bu ideolojinin kimler tarafından ortaya atıldığı ve kimlerin çıkarlarına hizmet ettiğidir. Olayın bu yönüne bakınca çok şaşırtıcı gerçeklerle karşılaşabiliyoruz. Antisemitizm savunucularının bazıları, siyonist ideolojinin, bu düşünceyi savunan Yahudi örgütlerinin ya da İsrail'i -bu kitapta geniş olarak anlatılan- uygulamalarındaki yanlışları gören, bunları eleştiren fakat "aşırı" giderek bunu bir Yahudi düşmanlığına döndürenlerdir. Zamanla paranoya boyutlarına varan bu bakış açısı, fanatik ve dar düşünen kişilerin kapıldığı bir "aşırı uç" olarak ortaya çıkabilmektedir.

Ama burada asıl ilgileneceğimiz konu, antisemitizmin bilinmeyen tarafı, diğer adıyla "yapay antisemitizm". Siyonizmin "şahin"lerinin "antisemitizm bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır" sözüyle ifade ettikleri, antisemitizmin, "siyonizmin yüksek çıkarları uğruna" ve genelde de Yahudi halkına rağmen, Yahudi liderler tarafından körüklendiği, ajite edildiği gerçeğidir. Kitabın "Faşizm" ve "Komünizm" bölümünde bilinen en ünlü "antisemit"lerin, Hitler, Mussolini, Franco gibi faşistlerin ya da Stalin gibi komünistlerin gerçek hikayelerine göz atmıştık. Bu bölümde de yapay antisemitleri incelemeye devam edeceğiz.

Siyonizm hakkında Milliyet yazarı Ali Sirmen'in yaptığı yorum, konuyu kısaca özetlemektedir: "Siyonizm bir tür antisemitizmdir, bu herkesçe bilinir." 1

Bu noktada akla gelen soru, Yahudi liderlerinin neden böyle bir uygulamaya gerek duydukları, antisemitizmin nasıl onlara "şahane bir yardımcı" olabildiğidir. Bunun Yahudi halkını İsrail'e göç ettirmek, mazlum edebiyatına destek bulabilmek gibi nedenlerini bu bölümde ele alacağız. Fakat bundan önce yapay antisemitizmin bir diğer önemli fonksiyonunu vurgulamakta yarar vardır. Bu fonksiyon kavram kargaşası yaratarak, siyonist düşünceyi ve bu düşüncenin uygulamalarını eleştirenleri "antisemit" damgası ile etkisiz hale getirmek, anti-siyonizm ve antisemitizm gibi birbirinden çok uzak iki kavramı aynı gibi göstermektir. Böylece siyonizmi eleştirmeyi "suç" olarak tanımlayabilmektir. Siyonizm Dosyası adlı kitabın yazarı Roger Garaudy, bu kavram kargaşası ile yaratılmış olan ortamı kitabının başında şöyle dile getirir:

"Dokunulmaz" bir meseleyi ele alıyoruz: Siyonizm ve İsrail Devleti. Bugün Fransa'da Katolik inancı eleştirilebilir. Marksizm konuşulabilir. Allahsızlık tartışılabilir. Milliyetçilik ele alınabilir. Sovyetler Birliği'nin rejimi yerden yere vurulabilir. Birleşik Amerika veya Güney Afrika'nın yönetim biçimleri suçlanabilir. Yahut anarşi veya monarşi taraflısı görünülebilir. Bütün bunları yaparken insan, normal bir tartışma veya çekişmenin ötesinde hiçbir rizikoya katlanmak zorunda değildir.

Ancak Siyonizm konusu ortaya çıktığında dünya bir anda değişmektedir. Bu çizgiden sonra düşünen insan, edebiyatı gerilerde bırakır, "suç ve ceza" alanına girer. Fransa'da 29 Temmuz 1881 tarihli bir yasa, bir insanı, bir etnik gruba, bir ırka veya belirli bir dine mensup olduğu için kötülemeyi yasaklamaktadır. Dolayısı ile İsrail devletinin politikasını veya siyasi siyonizmi konu edinen bir kişi, mahkeme kapılarında beklemeyi de göze almalıdır.

İsrail devletini temelden tenkit etme -dikkat edilirse temelden kelimesini kullandım, cinayet sayılabilecek şu veya bu, tek kalmış olaylar değil- yani siyasi siyonizm temeli üzerinde kurulmuş bir devletin iç mantığı incelemeye kalkışmak derhal "Nazilikle" suçlanmanın ve neticede ölümle tehdit edilmenin en emin yoludur. Bu araştırmanın yazarı böyle bir olayı bizzat yaşamıştır. Mahkeme takibine uğramış, "Nazilikle" suçlanmış ve ölüm tehdidi almıştır."

HERZL'İN BULDUĞU "HARİKA YÖNTEM"

Yirminci yüzyıl başlarında bir Yahudi devleti kurmak isteyen siyonist önderlerin karşısındaki en önemli engel, Diaspora Yahudilerinin büyük bölümünün, Filistin topraklarına göç etmeye ikna edilememesi idi. Bu nedenle iyi bir "ikna" programı hazırlandı. "Siyonizmin Babası" Theodor Herzl çok iyi bilmekteydi ki, Yahudileri bulundukları ülkelerden kaçarak İsrail'e göç etmeye zorlamak için siyonizmin "Yahudi düşmanlığı" kavramına ihtiyacı vardı. Bu nedenle, ikna planı bu temel üzerine kurulmalıydı. Herzl bu planı şöyle dile getiriyordu: "Antisemitizm, bizim isteklerimize şahane bir yardımcı olacaktır." Greece, Turkey and Zionizm adlı kitapta bu düşünceler şöyle anlatılıyordu:

Herzl, "bütün antisemitler bizim en yakın dostlarımızdır" diyordu. Böylelikle göç kolaylaşacaktı. Herzl 9 Haziran 1895'te günlüğüne ise şöyle not düşüyordu: "Ülkesindeki Yahudilerin orayı terketmesi için, önce Çar'la görüşeceğim, sonra Alman Kayzeri'yle, sonra Avusturyalılarla sonra da Fas'taki Yahudiler için Fransızlarla".2

Herzl'in Yahudileri göç ettirmek için yalnızca diplomatik temaslarla yetinmediği de bir başka gerçektir. Herzl'e göre Yahudiler ayrı bir din ve ayrı bir kültür yerine ayrı bir devlet meydana getirmek amacıyla, içinde bulundukları diğer uluslardan ayrılmalıdırlar. Bu amaca ulaşmak için Herzl konuştuğu herkese karşı, Yahudilerin teşkil ettikleri tehlikeyi anlatmak ve bir an önce çıkıp gitmeleri gerektiğini izah etmek için en aşırı kelimeleri kullanmaktan çekinmemiştir. Herzl Almanya Dışişleri Bakanı Von Blow ve II. Guillaume, Rus İçişleri Bakanı Plehve ve Çar II. Nicola ve en ileri Yahudi düşmanlarına karşı hep aynı dili kullanmıştır. 1903 Nisanında Yahudilere karşı en korkunç katliamlardan biri olan Kichinev Katliamı'nın sorumlusu Plehve bunların arasında en zalim olanıdır. Mayıs ayında Plehve'ye mektup yazan Herzl, siyonizmin ihtilali önleyici bir antidot olduğunu ileri sürüyordu. Plehve bu mektuba Ağustos ayında cevap vererek Herzl'den siyonist hareketin kendisini desteklediğine dair bir mektup istedi. Plehve bu mektubu aldı. Mektupta Yahudilerin göç etmesini sağlayacak bir siyonizm akımının destekleneceği vaat ediliyordu.3

Herzl'in uygulamaya koyduğu bu plan, bu tarihten itibaren Yahudi liderlerin en sık kullandığı yöntem haline gelecekti. Böylece Herzl antisemitik hareketlerin en hararetli savunucusu olmuştu.

Herzl, 1895'te kitabını yayınlamadan önce onu eleştirenlerden biri yüzüne karşı şunları söylüyordu: "Yahudileri korkunç bir zarara soktunuz." Herzl, buna şöyle cevap vermekten çekinmiyordu: "Bütün Yahudi düşmanları içinde en büyük olmaya çalışıyorum... Yahudi düşmanları bizim en ileri dostlarımız olacaklar... Yahudi düşmanı ülkeler en yakın müttefiklerimiz arasına girecekler." 4

Fakat Theodor Herzl çok iyi bilmektedir ki, Yahudileri bulundukları ülkelerden kaçarak İsrail'e göç etmeye ikna etmek için, Siyasi Siyonizmin "Yahudi düşmanlığı" kavramına ihtiyacı vardır. Herzl'in bu fikrinin, Siyasi Siyonizm tarafından, bu günlere, kadar nasıl değişmez bir temel olarak korunduğunu ilerde göreceğiz...

Bu davranış Yahudileri içlerinde yaşadıkları halkın yabancısı olarak göstermek, böylece "Yahudi düşmanlığının" en çok ihtiyacı olduğu malzemeyi ona sunmak ve göçü hızlandırmak için işkence iddialarına kuvvet kazandırmaktır. Herzl'in Yahudi düşmanlığının kabarmasından korkmak bir yana, onu hareketlendirmek için giriştiği çabaların sırrı buradadır. Bununla birlikte Herzl'e yönelen uyarıların da ardı arkası kesilmemiştir. Avusturya Parlamentosu Başkanı, Baron Johann Von Cholemski Herzl'e şunları yazıyordu: "Eğer eğiliminizin ve propagandanızın emeli Yahudi düşmanlığını körüklemekse bunda başarılı olacaksınız. Tamamıyla inandım ki böyle bir propagandanın sonucunda Yahudi düşmanlığı çığ gibi büyüyecek ve siz ırkınızı bir katliama doğru sürükleyeceksiniz." 5

Siyonist önderlerin belirlediği bu plan hemen tüm dünyada uygulamaya konuldu. Böylece Yahudi halkı bu yapay antisemitik hareketler yardımıyla göçe ikna edilirken, Siyonistler de hem Filistin'de devlet kurmak için makul bir gerekçe hazırladılar, hem de yıllarca her fırsatta anlatılan soykırım ve benzeri masallarla diğer milletler karşısında kendilerini mazlum göstermeyi başardılar. Herzl ve benzeri siyonist liderler gerçekten de "ırklarını bir katliama" sürüklemişlerdi.

Yapay antisemitizmin en çarpıcı örneği kuşkusuz İsrail Devleti'nin kurulmasından hemen önce Almanya'da uygulanan "Soykırım" senaryosu oldu. Yahudiler tarafından iktidara getirilen Hitler'in yarattığı baskı ortamı, isteksiz Yahudilerin zorunlu olarak Filistin topraklarına göç etmelerini sağladı. O tarihlerde kurulması planlanan İsrail devletinin tek sorunu olan nüfus problemi de böylece halledilmiş oldu. Yıllarca kendilerini mazlum göstermek için kullandıkları soykırım masalını ortaya atanlar da bu dönemdeki ortamı kullanan Yahudi liderleriydi.

Siyonizmin kurucuları antisemitizmle çatışmayı istemiyorlar, tersine Yahudileri yaşadıkları ülkelerden ayırmak gibi ortak bir arzuyu paylaştıkları için antisemitleri müttefik olarak görüyorlardı. Adım adım, Yahudi nefreti ve antisemitizmin değerlerini özümserken, siyonist hareket antisemitleri destekçi ve koruyucu olarak görmeye başladı.6

Nitekim soykırımda ülkeyi terk etmeyenlerin daha sonra siyonistler tarafından zorla ülkeyi terketmeye zorlanmaları da olayın içyüzünü gözler önüne seriyordu.

Almanya'da görevli Amerikan Askeri hükümet bürosu, Irgun'un Avrupa'daki Yahudiler arasından para fonu toplamak ve Filistin için orduya asker almak amacıyla pek çok acımasız taktik uyguladığını belirtiyordu. 1948 yılında Polonya'dan geldiklerini iddia eden pek çok Yahudi grubu gerçekte Irgun'un askere almak için yaptığı zorlamalardan dolayı, Amerikan hattından kaçanlardı. Duppel Toplama Merkezi'nde Irgun militanları, Filistin'de araplarla savaşmaya gönüllü olmayanların bir kısmını dövmüş, bir kısmını ise gitmeyi reddettikleri için ölümle tehdit etmişti. Bu arada Haganah'ın da Irgun'unkilere benzeyen şiddet dolu taktikler kullandığı rapor edilmeye başlandı.

Haganah'ın içinde bulunan seçkin ve yarı askeri (paramiliter) bir grubun, pek çok rapora göre, Yahudileri tehdit ettiği, onlara dövme ve korkutma hareketleri uyguladığı belirlendi. Bu çabaların hedefi tabii ki yaşlılar ya da sakatlar değildi. (İsrail'in ihtiyacı olan) 17 ve 35 yaşındaki sağlam vücutlu insanlar hedef olarak alınıyordu. Özellikle kamyon sürücüleri, telsiz operatörleri, tamirciler ve pilotlar seçiliyordu. Almanya'daki Askeri Hükümet Bürosu bu seçme işlemini 1948 ortalarında farketmesine rağmen uygulama Irgun tarafından aylarca evvel başlamıştı. Korkan pek çok Yahudi kamplardan kaçmaya başladı. Nazi terörünün Yahudi kurbanları ailelerini ve arkadaşlarını bu kez siyonist terörü yüzünden terkediyordu.7

Avusturya'nın Yahudi asıllı Devlet Başkanı Kreisky Hitler'in "misyon"unu şöyle özetliyor:

İsrail Hitler'in politikasının sonucudur. Hitler olmasaydı Filistin'de bir avuç Yahudi hiçbir zaman devlet kuramayacak şekilde orada yaşayacaklardı. İsrail'i kuran Hitler'dir.

1948'de kurulan İsrail Devleti ise Vaadedilmiş Topraklar'ın bir bölümü üzerinde kurulduğunda Siyonistler, Yahudilerin henüz çok küçük bir bölümünü İsrail'e getirebilmeyi başarmışlardı. Bunlar da, burada nüfus çokluğunu oluşturan, genellikle orta halli veya fakir Yahudilerdi. Sonuçta İsrail Devleti kurulmuştu ve herşeyden çok teknik alanda yetişmiş Yahudilere ihtiyaç duyuluyordu.

Yahudilerin İsrail'e göçünü kolaylaştırmak için Knesset'te 5 Temmuz 1950'de "Dönüş Yasası" kabul edildi. İki yıl sonra her Yahudiye İsrail'e sürekli yerleşim için gelme ve bunun doğal sonucu olarak İsrail yurttaşlığını kazanma hakkı veren 1952 Yurttaşlık Yasası çıkartılarak, Yahudileri İsrail'e toplama işlemi yasallaştırıldı. Başbakan David Ben Gurion, hedeflerini 1949'da şöyle dile getiriyordu:

Bir Yahudi Devleti kurmak rüyamızı gerçekleştirmiş olmamıza karşın henüz işin başındayız. Yahudi halkının büyük bir kısmı hala dışarıda. Bugün İsrail'de yalnız 900.000 Yahudi var. Gelecekte bütün Yahudiler İsrail'de toplanmalıdırlar. Ana ve babaları çocuklarını buraya getirmeye çağırıyoruz. Yardım etmeyecek olurlarsa gençliği İsrail'e biz getireceğiz. Ancak umarım buna gerek kalmaz.

Siyonizmin bir numaralı ismi Theodor Herzl tarafından ortaya konan "zor kullanma metodu" göçe ikna etmede en etkili ve en yaygın kullanılan metot olmuştu. İsrail kurulduktan sonra da bu yöntemin uygulanmaya devam edilmesine karar verildi. Haham Klausner 1948'de Amerikan Yahudi Konferansı'na sunduğu ünlü raporda bu metodun bundan sonrada kullanılacağını şu sözleriyle dile getirmişti:

Yahudiler bir grup olarak Filistin'e gitmeye fazla istekli değillerdir. İnandım ki bu kişileri İsrail'e gitmeye razı edebilmek için zorlamak gerekir... Bu programı gerçekleştirebilmek için Yahudi toplumunun politikasını tersine çevirmesi lüzumludur. Göç edecek kimselere İsrail'de çok rahat bir hayat vaadetmek yerine onların buradaki yaşama şekillerini mümkün olan her çareye başvurarak zorlaştırmak gerekir. Daha ileri bir tarihte Yahudileri örselemek ve göçe razı etmek için İsrail ordusundan yararlanılabilir.8

Fakat Yahudi halkı İsrail'e göç konusunda yine isteksiz davranınca, siyonistler klasik yöntemlerini uygulamaya geçtiler.

İsrail yöneticileri ve yabancı devletlerde bulanan ajanları hedeflerine ulaşmak amacıyla ihtiyaçları olan antisemitizm tehdidini canlı tutabilmek için gayret sarfediyorlardı. Doktor Israel Goldstein bu konuda şunları yazıyordu: "Daha ne bekliyor Amerikan Yahudileri? Onları zorla kapı dışarıya edecek bir Hitler mi? Diğer ülkelerin Yahudilerini göç etmeye zorlayan trajedilerin kendi başlarına gelmeyeceğini mi zannediyorlar?" 9

Bu programdan kastedilen rahatsız etme yöntemi de yine yapay antisemitizm hareketleriydi. Bu programların en yaygın olanı ise, Mossad ve özellikle bu iş için kurulmuş olan Aliyah Bet tarafından gerçekleştirilen, sinagoglara ve Yahudilerin topluca bulundukları yerlere saldırı düzenlemekti. Bu şekilde yaşadıkları ülkede tehlike içinde olduklarına inandırılan Yahudiler göçe ikna edilmek isteniyordu. Aliyah Bet, bu görev için özel olarak kurulmuştu. İsrail'in en güçlü servisi olarak kurulan Aliyah Bet binlerce Yahudinin Vaadedilmiş Topraklar'a dönmesini sağladı.

Theodor Herzl'le sistemli bir şekilde uygulamaya konulan yapay antisemitizm hareketleri hiç kesintiye uğramadan günümüzde de devam etmektedir. Bugün birçok ülkede Yahudilere yönelik sistemli hareketlerin altında yine Yahudi ajanlar ve Yahudi finansörler vardır. Yapay antisemitizmin temel hedeflerinin başında İsrail'deki Yahudi nüfusunu artırmak gelir. Bunun yanında, İsrail'in terör yoluyla genişleme politikasına, "misilleme yapma" bahanesine meşru bir zemin hazırlamak da önemli hedeflerden birisidir. Ve klasik mazlum Yahudi imajını vermek, siyonizmi eleştirme hakkını bu imaja sığınarak ortadan kaldırmak yolunda çalışmalar yapılır. Bugün yapay antisemitizm uygulanan ülkelere bir göz atınca bu program daha iyi anlaşılmaktadır.

Ortadoğu'da Yapay ANTİSEMİTİZM

Ortadoğu'daki yapay antisemitik hareketler, özellikle İsrail'in araplara yönelik terör hareketlerine meşru zemin hazırlaması bakımından önemlidir. Ortadoğu'daki bu hareketler İsrail Devleti'nin kuruluşuyla ortaya çıkmış ve halen devam etmektedir.

Irak'ta, eski Juda Krallığı'nın yıkılmasından sonra Buhtunnasır tarafından Babil'e sürülen ve 2500 yıldan bu yana burada yaşayan bir Yahudi topluluk vardır. 1948'de İsrail Devleti kurulduğu sırada burada 110 bini bulan bir Yahudi topluluğu yaşamaktaydı. Burada yaşayan Yahudiler ülkeye sağlamca yerleşmişler ve buradaki halklarla eşit halklarla yaşamaktadırlar. İsrail kurulunca gözünü bu Yahudilere dikti. Irak'ta Arap halkla iç içe yaşayan bu Yahudileri İsrail'e getirmek için İsrail terörizmi Bağdat'ta 1950'de harekete geçti. Üzerlerine bomba yağdırılmaya başlayan Iraklı Yahudiler "Ali Baba Operasyonu" adını taşıyan bir operasyonla İsrail'e göç etmeye başladılar.

Iraklı Yahudilerin isimlerini göçmen listelerine yazdırmada acele etmediklerini gören İsrail gizli ajanları, onları göçe zorlamak için tehlikede olduklarını anlatmak maksadıyla üzerlerine bomba yağdırmaktan çekinmediler. "Ali Baba Operasyonu" adını taşıyan operasyon böylece başladı.10

Bu kışkırtmaların hikayesi haftalık Ha'olam Hazeh gazetesinde 20 Nisan-1 Haziran 1966 arasında yayınlanmış, Ağustos 1972'de Kokhavi Shemesh tarafından Siyah Panterler gazetesinde doğrulanmış ve 7 Kasım 1977'de Tel Aviv Büyük Mahkemesi'nin aracılığı ile gazeteci Baruh Nadel tarafından Mordechai Ben Porat'a yöneltilen sorulara verilen cevaplarla açıklık kazanmıştır.

Bağdat'taki Masauda Shemtou Sinagogu'nun bombalanması olayı da bunlardan biriydi. Savunmasız Yahudi cemaatine karşı girişilen bombalı saldırının sorumluluğu Irak'a yükletilmek istendi, fakat olayın arkasında Mossad'ın olduğu ortaya çıktı.11

Yahudiler sinagogda dua ederken patlayan bomba fazla zarara yol açmamış, fakat istenilen mesajı kamuoyuna ulaştırmıştı. Iraklı Yahudiler sinagogu bombalayanların İsrail ajanları olduğunu duyduklarında kaygıya kapıldılar.

ABD'de yaşayan ve Iraklı bir Yahudi olan Reuben David bu olayı şöyle yorumluyordu:

Gazetelerde bir havra da dahil olmak üzere Yahudilerin sık sık gittikleri yerlerin bombalanmasıyla ilgili hikayeler anlatılıyordu. Bu bombalamaların fazla zarar vermemesi kuşku çekiciydi... Bombalamaların altında siyonistlerin olduğu bence çok açıktı. Yapmak istedikleri Yahudileri korkutmak ve müslümanların kendilerine karşı harekete geçtiğine inandırmaktı. Bombalamalar Iraklı Yahudiler üzerinde genel olarak etki yaptı. Yahudilerin evlerinde ve havralarda büyük miktarda silah ele geçmeye başladı. Hükümet, Yahudi mağazalarında, kahvelerinde ve havralarında bulunan çok az zarara neden olan bombaların, Yahudi konutlarında ve havralarında bulunan cephanelerin aynı kaynaktan olduğuna ve sorumluluğun da aynı kişilerde olduğuna karar verdi.12

Benzer bir olay da Fransa'da gerçekleşti. Rue Kopernikke'de bir sinagoga yapılan bombalı saldırı Kaddafi'nin üzerine yıkılmak istendi. Ancak bu eylemin de arkasından Mossad çıktı: SISMI'den sızan bilgiye göre, eski İçişleri Bakanı ve eski Başbakan Michel Poniatowski, bu olayı Mossad'ın, Frasa'nın Irak'la olan bağlarını koparmak için yaptığı konusunda ısrar ediyordu.

Mossad'ın Suriye'yi güç durumda bırakmak için gerçekleştirdiği bir bombalama olayını ise Fransız eski Başbakanı Jacques Chirac, yayınlanmaması kaydıyla Washington Times muhabirine anlatmıştı. Fransa Başbakanı Londra Havaalanı'nda İsrail Havayolllarına ait El-Al uçağını patlatma girişiminin ardında Suriye'yi güç durumda bırakmak amacını güden İsrail istihbarat örgütü Mossad'ın bulunduğunu öne sürüyor ve bu iddiasına baş şahit olarak da Federal Almanya Başbakanı Helmut Kohl ile Dışişleri Bakanı Hans Dietrich Gencher'i gösteriyordu.13

Washington Times gazetesi Chirac'ın bu sözlerini yayınlayarak bir skandala neden oldu.

"YEREMYA'NIN KUZEY ÜLKESİ"NDEKİ ANTİSEMİTLER

Sovyetler'de çok sayıda Yahudi yaşadığından İsrail Devleti'nin kurulması gündeme geldiğinde siyonist önderlerin gözleri de Sovyet Yahudilerine çevrildi. ABD'den sonra en çok Yahudi nüfusu Sovyetler'de yaşıyordu. Bu nedenle kurulacak devletin buradaki Yahudilere ihtiyacı vardı. Sovyet Yahudilerinin siyonist liderler açısından önemi sadece nüfusa dayanmıyordu. Sovyet Yahudilerinin Kitab-ı Mukaddes'te Yeremya'nın kehanetinde kastedilen Yahudiler olduğu inancı, buradaki Yahudilerle ilgilenilmesinin temel nedenlerinden biriydi. Sovyetler'deki göçleri organize eden Yahudi ajansları ve batılı ülkelerdeki kuruluşlar, bunu Jewish Chronicle muhabirine şöyle açıklıyorlardı:

Kitab-ı Mukaddes'te Yeremya'nın kehaneti var. İsrail'den geride kalanların Kuzey ülkesinden dışarı çıkarılmasını buyurur. Yapılan yorumlara göre Kuzey ülkesinin SSCB olduğu görüşüne varılmıştır.14

Bu nedenle İsrail, bu Yahudileri İsrail'e getirmek için her türlü kolaylığı sağladı. Fakat Sovyet Yahudileri istekli olmadığından çok sık olarak "zorla getirme" yöntemine başvurmak zorunda kalındı. İsrail bu zorla göç programının uygulanma aşamasında da Amerika Birleşik Devletleri'nden, bu işi üstlenen kuruluşlardan, Yahudi ajanslarından, Sovyet Yahudi liderlerinden, yapay antisemitik gruplardan yararlandı.

Zeev Jabotinsky, Siyonist-Revizyonist hareketi başlatan ilk liderdi. 1988'de Rusya'da yaşayan Yahudilerin % 90'ı İsrail'e gitmeyi reddetmişti. Likud Hükümeti de Sovyet Yahudilerini İsrail'e getirmek için kaba kuvvet kullandı...15

Yahudi diktatör Stalin döneminde Sovyetlerin resmi politikası haline gelen antisemitizm, bu dönemden günümüze Sovyet Yahudilerini İsrail'e getirmeyi başardı. Stalin, İsrail'in ihtiyacı olan Yahudilerin Sovyetlerden göçünü sağlamak amacıyla Sovyetler'de göstermelik ve abartılı bir Yahudi düşmanlığı başlattı. Yahudiler üzerinde yoğun baskılar uyguladı ve binlerce Yahudinin kutsal topraklara göç etmesini sağlayarak gerçek vatanı İsrail'e çok büyük hizmetlerde bulundu. Bu politika, Stalin sonrasında da kısmen yumuşatılarak uzun süre devam etti. Yahudi diktatör Stalin döneminde başlayan Sovyetler'deki yapay antisemitizm hareketleri bugün fanatik aşırı sağcı grup Pamyat tarafından yürütülmektedir.

Bu grup ülkede özellikle Yahudilere karşı olan hareketleriyle tanınır. Kendilerini Stalin'in takipçisi olarak görüyorlar ve gerçekte Stalin'den aldıkları yapay antisemitizm mirasını devam ettiriyorlar. Bir çok Yahudinin İsrail'e göç etmesini sağlıyorlar. Rusya'da ilk kez komünist parti dışında bir parti kurmayı başaran Pamyat Lideri Simirnov Ortaşvili, Yahudilere olan kinini "Buradan defolup İsrail'inize gidin... Stalin yaşasaydı Rusya'da bu şekilde kalamazdınız" 16 sözlerle dile getirmişti.

Gerçekten de Pamyat'ın çabaları sonuç verdi ve birçok Yahudi, Tevrat'taki "Kuzey Ülkesi" Rusya'yı terk edip İsrail'e gitmeyi seçtiler.

Rus Yahudilerinin korkulu rüyası haline gelmiş olan bu örgütün özellikle Leningrad'daki Yahudileri tedirgin ettiği ifade ediliyordu. Pamyat Örgütü'nün resmi bir parti haline getirilmesiyle daha da ürkütücü bir olasılık haline dönüştüğünü belirten yakın çevreler, son günlerde Leningrad'da görülen antisemitik olayların sayısında bir artış kaydedildiğini de söylüyorlardı. Pamyat Örgütü'nün yasal bir parti haline dönüşmesiyle Yahudilerin daha da gerginleştiğini anlatan Yahudi cemaati lideri Dion, kentte yaşayan 165 bin Yahudinin İsrail'e göç etmek için sıra beklediklerini vurgulamıştı.17

Peki ya göç etmek için İsrail'i değil de başka bir ülkeyi seçmek isteyenler ne olacaktı? O zaman bütün senaryo boşa gitmiş olmaz mıydı? Uluslararası Yahudi örgütleri bu soruna da çözüm buldular. Sovyet Yahudileri "yanlış" istikametlere gitmekten alıkondu.

...Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Bronfman ile ADM (Archer Daniels Midland) Başkanı Andrea arasındaki anlaşma çok açıktı. ADM Buğday Karteli ve diğer ABD buğday kartellerinden ucuz buğday karşılığında Sovyet Hükümeti, Sovyet Yahudilerinin İsrail'e toplu halde göçüne izin verecekti. Bronfman-Andreas Anlaşması'nın bir parçası olarak KGB, ADL ve Bronfman'ın Dünya Yahudi Kongresi ile işbirliğine girdi. Amaç BM'in Genel Sekreteri ve Avusturya Başkanı Kurt Waldheim ile Reagan yönetimi arasındaki diplomatik bağı bozmaktı. Böylece KGB, ADL, WJC (Dünya Yahudi Kongresi), Waldheim'ın II. Dünya Savaşı sırasında Nazi savaş suçlusu olduğunu ilan etti.

Bunun amacı Batı'ya gelebilecek Sovyet Yahudileri için Avusturya yolunu kapatmaktı. Geçmişte Sovyet Yahudileri Avusturya'ya gelince politik mülteci vasfını alıyorlardı ve böylece istedikleri ülkede yerleşebiliyorlardı. Çoğunluk ya Batı Avrupa'da kalıyordu ya da ABD'ye gidiyorlardı. Çok azı gönüllü olarak İsrail'e gidiyordu. Avusturya yolu kapanınca Bronfman ve Gorbaçov Varşova Paktı ülkelerinden değişik rotalar belirlediler ve Sovyetler Birliğinden İsrail'e doğrudan uçuşlar düzenlediler. Böylece Sovyet Yahudileri'nin nerede yaşayacaklarını seçme hakları kalmayacaktı.18

Pamyat'ın ikna edici programı sayesinde göçe zorlanan Yahudilerin yolculukları, ABD ve İsrail tarafından desteklenip kolaylaştırılmaktaydı.

Yahudi ajansı ve Yahudi Dayanışma Birliği (YDB) bir deneme anlaşması yapmıştı. Anlaşmaya göre Dayanışma Birliği, Sovyet Yahudilerinin İsrail'de yerleşmelerini teşvik amacıyla üç yıl içinde 420 milyon dolar toplayacaktı. Anlaşma, Yahudi Ajansı ve Amerikalı destekçiler arasında üç gün süren yoğun toplantılar sonucunda açıklandı. Bu, İsrail için tarihi bir fırsattı ve Amerikan Yahudiliği elinden geleni yapmaktaydı.19

İsrail'in Sovyet Yahudilerine sunduğu bu kolaylıkların yanında göçü organize etmek için çeşitli yöntemlerle çalışan Aliyah Bet örgütünü de Sovyetlerde örgütlemesi, İsrail'in Sovyet Yahudilerine verdiği önemi açıkça gösteriyordu. "İsrail bağımsızlığını kazandıktan sonraki dönemde Yahudileri Rus kontrolünden kurtarmak için uğraştı. Bu sırada göçü organize etmek için kurulan Aliyah Bet bu iş için görevlendirildi."

Aliyah Bet tarafından yönetilen bu olaylar istenen etkiyi sağladı. Every Spy a Prince adlı kitapta Aliyah Bet'in faaliyetleri şöyle anlatılıyor:

Aliyah Bet'in gizli ajanlarına teşekkürler. Kuruluşunun ilk dört yılında İsrail nüfusunu iki katına çıkardılar... İstihbarat üyeleri terörist taktikleri kullandıklarını reddediyorlardı. Fakat buldukları yeni ve orijinal metotlarla Yahudileri İsrail'e göç ettirecekleri için gurur duyuyorlardı. Herşeye rağmen onlar yeni kurulan Yahudi devletinin yaşaması için mücadele veriyorlardı.20

İsrail, yapay antisemitizm programını sadece Mossad ve Aliyah Bet aracılığıyla değil çeşitli ülkelerde finanse ettiği grup veya kişiler yoluyla ya da bizzat bu ülkede yaşayan Yahudi dönmelerini kullanarak uyguluyordu. Bu programı uygulatmak için seçilenler, genellikle fiziksel ve ruhsal olarak normal olmayan, fanatik ırkçı yapıdaki grup ya da kişilerdi.

Le Pen ve "YAHUDİLERİ"

Antisemitizmin Fransa'daki temsilcisi, ırkçı Fransız Milliyetçi Cephe Partisi lideri Jean-Marie Le Pen'dir. Le Pen son yıllarda gittikçe güçlenen ve politikasını yabancı ve özellikle Yahudi aleyhtarlığı üzerine oturtmuş bir lider görünümündedir.

Batı basınının sürekli olarak Yahudi aleyhtarlığının Fransa'daki simgesi olarak gösterdiği Le Pen hakkında bazı ilginç bilgiler vardır. Bunların başında Yahudi aleyhtarı görünen Le Pen'in yanında yeralan Yahudiler gelmektedir. Yerel seçimlerden oldukça güçlü çıkan Le Pen, yapılan araştırmalarda Fransa'da her üç kişiden biri tarafından desteklenmektedir. Yabancılara özellikle Yahudilere olan düşmanlığıyla tanınmasına karşın, ne gariptir ki Le Pen'in partisinde birçok Yahudi de görev yapmaktadır. Fransa'da milli cephede bu görevde olmaktan gurur duyan Yahudiler vardır.21

Le Pen'in gösterdiği başarıyı ve Yahudilerin bu durumdan duyduğu memnuniyet Şalom gazetesinde şöyle belirtiyordu:

Partide görev alanların yanında birçok Yahudi de Le Pen'i oylarıyla destekliyor. Le Pen'in bu antisemitik tutumu özellikle dindar Yahudileri sevindiriyor. Fransız Yahudisi Le Pen % 20 oy topladığı gün Yahudiler için Fransa'yı terketme işareti kabul edilebileceği görüşünde birleşiyorlar. Dimitri Pastanesi'nde toplanan bazı Yahudiler de Le Pen'e oy verdiklerini ve nedenlerini şöyle açıklıyorlar: "Le Pen'e oy vereceğiz ki bizi Fransa'dan kovsun, biz de İsrail'e göç edelim." 22

Le Pen'in partisindeki Yahudilerden bir tanesi de Robert Hemmerdinger'dir. Hemmerdinger'in kendisiyle yapılan bir röportajda söyledikleri ise oldukça ilginçtir:

- Size "Le Pen'in Yahudisi" dendiğinde ne hissediyorsunuz?

Size ben yalnız değilim diye cevap veririm. Siz bilmiyorsunuz ama biz çok fazla sayıdayız.

- Yani kendilerini saklıyorlar?

- ...Montpelier, Valence ve Menton arasına bir çizgi çizin. Bu bölgede 87 sinagog açıldı ve tekrar Varşova ve Carpentras'tan sonra en eski sinagog tekrar açıldı. Ve bu bölge Le Pen'in en çok oy aldığı bölgedir.23

Fransa'da yaşanan bir başka garip antisemit olay da Yahudi mezarlarının tahrip edildiği "Carpentras Olayı". Hemmerdinger, aynı röportajda bu ırkçı olay ile ilgili çok ilginç bilgiler veriyor: "Bu Carpentras olayını 4 tane iyi aileden gelmiş genç yapmıştır. 2 tanesi Yahudi... İsimlerini polis avukatlar ve savcı biliyor." 24

Fanatik Yahudi aleyhtarı Le Pen, "sahte"lik sinyalleri vermiyor mu?

ORTADOĞU'NUN KİRALIK KATİLİ Ebu Nidal

Kasıtlı antisemitik hareketler, İsrail'in kutsal topraklarını kapsayan Ortadoğu bölgesinde oldukça sık olarak kullanılmaktadır. İsrail kontrolü altında Ortadoğu'da faaliyet gösteren sözde İsrail aleyhtarı bazı terör grupları, bu bölgedeki yapay antisemitizmin temsilcisi durumundadırlar.

Sözde İsrail aleyhtarı bu örgütlerin en büyük işlevi, İsrail'in bölgedeki eylemlerine meşruiyet kazandırmaktır. Bu terör örgütlerinin düzenlediği provokasyon niteliğindeki saldırılar hem İsrail'in "mazlumluğunu" (!) belgelemekte, hem de İsrail'in ünlü misilleme politikasına fırsat yaratmaktadır. Bu sahte İsrail düşmanı örgütlerin başında Ebu Nidal'in El Fetih örgütü gelir.

Ebu Nidal, FKÖ'nün bir kolu olan El-Fetih'in Bağdat temsilcisi iken 1974'de FKÖ'den ayrılarak 300 kişilik grubuyla birlikte El Fetih Devrim Konseyini kurmuştur. Ortadoğu'nun kanlı katili olarak anılan Ebu Nidal, başta ermeni terör örgütü ASALA olmak üzere IRA, ETA, Kızılordu Fraksiyonu, Fransa'da "Doğrudan Eylem", Belçika'da ise "Savaşan Komünist Hücreler" terör örgütleriyle yakın işbirliği içinde bulunmaktadır. Ebu Nidal yalnızca 1985 yılı içerisinde 90 ölüm, 350 yaralıyla sonuçlanan 33 baskın gerçekleştirmiştir. Bu suikastlardan bazıları şunlardır: Roma'daki Cafe Paris Restorantı baskını, Roma ve Viyana Havaalanları baskınları, Atina'da yüzme havuzu baskını, Kuveyt de restoran baskını, İsrail'in Londra Büyükelçisi Solomon Argov'un öldürülmesi...25

Ebu Nidal gerçekten söylediği gibi gerçek bir siyonist düşmanı ve Filistin'in kurtuluşu için çalışan bir insan mı, yoksa İngiliz gazeteci Patrick Seale'in "Kiralık Silah: Ebu Nidal" adlı kitabında belirttiği gibi, İsrail için çalışan, bütün eylemleri Mossad tarafından yönlendirilen kukla bir lider mi?

Beşir Cemayel'in gizli servisinin şefi Elie Hubeika şöyle diyor: Mossad tarafından Ebu Nidal'in örgütü içine sızılmıştı ve halen de bu bağlantı devam etmektedir. Bu bilgi Avrupa'daki ve Güneydeki birçok gizli servis kaynaklarından bana ulaştı. Ebu Nidal üyelerinin birçoğu düzenli olarak İsrail'e giderlerdi...26 Mossad'ın 1976'dan beri Ebu Nidal Grubu'nun içine sızmış olduğundan yola çıkmalıyız. Ajanları gruba sokma fikri ilk olarak CIA'dan ve Fas gizli servisinden çıktı. Eminim CIA'nın Mossad'la özel bir bağlantı içinde olduğunu biliyorsunuzdur. CIA, Ebu Nidal'in grubuna sızmak için yapılan planı Mossad'a öğretti.27 Ebu Nidal Mossad tarafından kullanılmaktadır. Ebu Nidal'in cinayetlerinden sadece Mossad kar sağlamaktadır.28

Ebu Nidal'in İsrail için çalıştığının bir çok kanıtı mevcuttur. Yaptığı operasyonlar İsrail'in işine yaramaktadır. Operasyonlardan hemen sonra İsrail, Ebu Nidal'in bu saldırılarını bahane ederek karşı bir saldırı düzenler. Böylece İsrail'in istediği meşru zemin Ebu Nidal tarafından oluşturulmuş olur. Örneğin, 1985'te İsrail'in Lübnan'ı işgaline sebep olarak, İsrail'in Londra Büyükelçisi Solomon Argov'un Ebu Nidal tarafından öldürülmesi gösterilmiştir.

Noam Chomsky de, ABD, İsrail ve Filistinliler Kader Üçgeni adlı kitabında Ebu Nidal'in operasyonlarının İsrail'e büyük yararlar sağladığı, Filistin Davası'na ise bir ordunun verebileceği zarardan çok daha fazla zarar verdiği belirtmektedir. Ayrıca Ebu Nidal, FKÖ aleyhinde faaliyet göstererek İsrail'in hedef gösterdiği FKÖ liderlerine yönelik saldırılarda bulunmuştur.

Mossad'ın uzun yıllardan beri Ebu Nidal örgütünün içine girerek nüfuz kazandığını söylemiştik. FKÖ gizli servisinin şefi Ebu İyad, Ebu Nidal'in terör hareketleri için belirlediği hedeflerin çoğunlukla Mossad tarafından seçildiğinden emin olduğunu söyler... Buna örnek olarak Mossad'ın seçtiği bir kurbanı açıklar: FKÖ'nün Londra temsilcisi Said Hammami...29

Mossad, Ebu Nidal'in grubunu tamamen tanıyor olmasına rağmen Büyükelçi Shlomo Argov'a düzenlenen suikasti bilerek engellememiştir. Argov'un vurulmasından 24 saat sonra İsrail, Güney Lübnan'a girer ve ilk olarak 100 Suriye savaş uçağını imha eder.30

Ebu Nidal'in İsrail için çalıştığının diğer bir kanıtı ise, İsrail'e karşı başlattığı operasyonlarda hiçbir zaman İsrail'in gerçek liderlerini hedef almamasıdır. İsrail'in gözden çıkardığı kişileri hedef alarak sözde siyonizm düşmanlığı yapmaktadır. Bu operasyonlar İsrail güdümlü basın organları tarafından oldukça abartılarak geniş yankılar uyandırmaktadır.

Ebu Nidal de Ortadoğu'daki birçok lider gibi, örneğin Nasır, Enver Sedat ve Kral Hüseyin gibi, yapay antisemitizm görüntüsü altında İsrail için çalışan kukla bir liderdir.

"ÇAKAL" İSRAİL HESABINA MI ÇALIŞIYOR?

Gerçek adı Ilich Ramirez Sanchez olan Çakal Carlos, birçok gizli servis tarafından doğum yeri İsrail olarak verilen bir teröristtir.31 Henüz 14 yaşındayken Carlos Karakas'taki komünist hareketin başındaydı. 15 yaşındayken KGB tarafından seçildi.32

Üniversiteyi Moskova Patrice-Lumumba Üniversitesi'nde okudu. Terör uzmanlarının söylediklerine bakılırsa Bu Üniversite akademik bir eğitim merkezinden çok "Terör Okulu" veya "Katil Koleji" olarak değerlendiriliyordu. Buradakiler üçüncü dünya ülkelerinde devrim yapmak için yetiştirilirlerdi.33

Carlos 1974'de FKÖ liderlerinden Georges Habash'a katıldı.34 Hiç şüphe yok ki İsrail ajanları, FKÖ ve Georges Habash'ın Halk Cephesi'ne ve diğer bir çok organizasyona nüfuz etmişlerdi.

1975'te Viyana'da OPEC toplantısına yapılan baskında Carlos'un da imzası vardı.

Çakal Carlos'un David Yallop'la yaptığı röportajdan tüm gizli servislerle işbirliği içinde çalıştığı ortaya çıkmaktadır.

Soru: Batılı gizli servislerde kaynaklarınız olduğunu söylediniz. Bir kaç tanesini söyleyebilir misiniz?

Carlos: Fransa, Almanya, İtalya, ABD ve birçokları...

Soru: Doğu Bloku'ndan da var mı?

Carlos: D. Almanya, Romanya, Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya.35

Entebbe'den Münih Olimpiyat Köyü Baskını'na, Londra'daki Siyonist Banka Hapoalim ve Paris'te ki cafelerin bombalanmasından, El-Al uçağına roketatarla saldırıya kadar birçok İsrail aleyhtarı gözüken fakat gerçekte İsrail'in büyük menfaatler elde etmesine yardımcı olmuş eylemlerde Carlos imzası vardır.

Carlos'un yaptığı tüm eylemler Filistinlilerden çok İsrail şahinlerine yarıyordu. Mantıksız her terör eylemi İsrail'deki aşırı sağcılara sınır ihlallerini daha sert cezalandırmanın yanında, şiddet ve terörü kendilerinin kullanma hakkını veriyordu.36

Fransa'daki yakalanışından önce, Alman gazeteci David Yallop'un kendi çabalarıyla bulup Suriye'de görüştüğü Carlos'un yerinin Mossad ve CIA tarafından yıllarca bilinmediğini düşünmek saflık olur. Öyleyse Mossad ve CIA neden Carlos'un eylemlerine göz yumdular? Yoksa eylemleri planlayan onlar mıydı?..

Yapay ANTİSEMİTLER Her Yerde...

Yapay antisemit hareketlerin siyonistlere sağladığı tek fayda Yahudileri göç ettirmek değildi kuşkusuz. Göç konusunun söz konusu olmadığı pek çok durumda da yapay antisemitizm Yahudi liderler tarafından kullanılıyordu. Bu ikinci fayda ise propagandaydı. Propagandanın temelinde de yapay antisemit lider ve grupların taşıdığı karakter yatıyordu. Bu lider ya da grupların ortak özellikleri, hepsinin tek kelimeyle ruh hastası görünümünde olmasıydı. Zalim, saldırgan, şiddet yanlısı yani "psikopat" yapıdaki bu suçlular "Yahudi düşmanı" olunca, tabii Yahudiler de haklı konumda oluyorlardı.

Bu sayede gerçekten siyonizmi eleştirme yolu da kapatılmış oluyordu. Siyonizmin içyüzünü ortaya koymaya kalkanlar, "fanatik", "ırkçı", "Yahudi aleyhtarı" gibi suçlamalarla bu "yapay antisemit"lerle özdeşleştiriliyordu. Ve Yahudiler, bütün psikopatların kendilerine düşman olduğu imajını, ezilen, öldürülen, sürülen bir millet olarak görünmeyi bu yapay antisemitler sayesinde sağlıyorlardı. Yahudi yazar Hannah Arendt, Siyonistlerin antisemitizme olan bakışını şöyle anatıyor:

Antisemitizm itibardan düşmüştü. Hitler'e teşekkürler, belki her zaman fakat şu an için, Yahudiler birdenbire bu kadar popüler olamazdı. Bu günlerde herkes gaz ve sabun fabrikaları görünce antisemitizmin ne olduğunu hatırlayacak. Dreyfus olayından beri her yerde hazır ve nazır bulunan antisemitik hareketler Yahudi felsefesinin en etkili ideolojik faktörüdür.37

Yapay ANTİSEMİTİZME Son Örnek: Rus FAŞİSTİ Jirinovski

SSCB'nin dağılmasının ardından kurulan Rusya Federasyonu'nun en ilginç şahsiyetlerinden biri Vladimir Jirinovski oldu. Jirinovski'yi bir anda bu denli ünlü yapan şey, kuşkusuz ki öne sürdüğü "korkunç" teoriler ve iddialı tehditlerdi. Öyle fanatik, saldırgan ve sivri bir görüntü çiziyordu ki, insan ister istemez "bu adam gerçekten de bu kadar deli mi?" diye sormadan edemiyordu. Jiri'nin bu görüntüsünün ardından dünya medyası, ona anlamlı bir benzetme yapıverdi hemen: Bu çılgın Rus faşisti, günümüzün Hitleri'ydi. Düşünce, tavır ve eylemleri aynen Alman "fikirdaş"ına benziyordu.

"Jiri" bu benzetmeden pek rahatsız olmadı. Tam tersine, Hitler'e benzemek için ne gerekiyorsa yaptı. Tabi konu Hitler olunca, gündeme Naziler'in "alamet-i farika"sı da geliyordu: Antisemitizm, yani Yahudi aleyhtarlığı...

Gerçekten de Rus kabadayısı antisemitizm yapmaktan geri kalmadı. Yahudiler aleyhine verdi veriştirdi. Yahudi örgütleri de elbette sessiz kalmadılar, "Jiri"yi protesto ettiler. Avrupalı Yahudi örgütleri, hükümetlerine başvurarak, bu "gözüdönmüş faşist"in ülkelerine sokulmamasını rica ettiler.

Ama ortada garip bir şeyler vardı. Özellikle konuyu Yahudi yayın organlarından takip edince bazı ilginç bilgiler ortaya çıkıyordu.

Çünkü ateşli Yahudi aleyhtarı Jirinovski'nin kendisi de bir Yahudiydi. Hem de oldukça "bilinçli" bir Yahudiydi, 1989'da Rusya'da faaliyet gösteren "Şalom" adlı Yahudi organizasyonunda "aktif" görev almıştı. Daha da ötesi, "siyonist"ti: On yıl önce İsrail'e göç etmek için vize almak istemişti. Ülkesine göçmen olarak yalnızca Yahudileri kabul eden İsrail de bu isteğine olumlu cevap vermiş, ancak Jiri, nedendir bilinmez, sonradan Rusya'da kalmaya karar vermişti....

İngiltereli Yahudilerin yayınladığı haftalık Jewish Chronicle gazetesi, Jirinovski ile ilgili olarak şu bilgileri veriyordu:

Rusya'nın ilk demokratik seçimlerinde beklenmeyen bir başarı gösteren Vladimir Volfovich Jirinovski, kuşkusuz çelişkilerle dolu bir insandır.

Yahudi kökenli bir politikacı olan Jirinovski, Rus milliyetçiliğine kaymadan önce, Rusya'daki Yahudi cemaatiyle de çok iyi ilişkiler içindeydi.

1946'da Yahudi bir babanın oğlu olarak Kazakistan'da doğan Jirinovski, bir zamanlar bir Yahudi örgütünün aktif bir üyesiydi. 1989 yılında, Jirinovski, yeni kurulmuş olan Şalom adlı kültürel Yahudi organizasyonuna üye oldu. Şalom, tüm Sovyet Yahudilerini tek bir çatı altında toplamayı amaçlayan bir örgüttü.

Şalom'un yöneticilerinden Dr. Mikhail Chlenov, Jewish Chronicle'a konuyla ilgili olarak şunları söyledi: "Bay Jirinovski, Şalom'un Yönetim Kurulu'nda görev almıştı. Ayrıca örgütün legal danışmanıydı. Doğrusu üstüne aldığı görevleri ciddiyetle yerine getirirdi."

Jirinovski, Aralık 1991'de Şalom'dan ayrılarak kendi Liberal Demokratik Parti'sini kurdu.38

Aynı gazete, Jirinovski'nin İsrail'e yerleşme izni alma öyküsünü de bir sonraki sayısında şöyle anlatıyordu:

Rusya'daki yeni aşırı milliyetçi lider Vladimir Jirinovski, İsrail'e göç için on yıl önce girişimde bulundu. Jewish Chronicle, Bay Jirinovski'nin 1983 yılında İsrail'e yerleşmek için izin talebinden bulunduğunu ve bu izni elde ettiğini öğrendi. O zaman Rusya'da İsrail elçiliği bulunmadığından, Jirinovski, yerleşme izni için Hollanda Büyükelçiliği içinde faaliyet gösteren İsrail konsolosluk birimine başvurmuş. İsrail hükümetinin eski bir üyesi, "bay Jirinovski, İsrail'e yerleşme izni için başvurmuş, bu izni almış, fakat hiç kullanmamış" diyerek bilgiyi doğruladı. Moskovalı Yahudi kaynakları, Jirinovski'nin İsrail'e göç imkanlarının kesilmesi tehlikesine karşılık vize almış olabileceğini bildiriyorlar.

Bu arada, geçen hafta Jewish Chronicle'da yayınlanan Bay Jirinovski'nin Şalom üyeliği ile ilgili haberin yankıları sürüyor. Şalom üyeleri, o zamanlar Jirinovski'nin davalarının ısrarlı bir destekçisi olduğunu söylüyorlar. Şalom'un kurucularından biri, "bay Jirinovski bize çok yakındı" diyor.39

Eskinin aktif siyonisti, birden bire antisemit kesilivermişti... Ne dersiniz, sizce Jirinovski'nin Hitlercilik oyununda bir gariplik yok mu?

Bunun cevabını bulmak için Rus kabadayısının yaptığı icraatlara bir göz atmak gereklidir. Özellikle de kafa karıştırıcı çelişkiler sergilediği Yahudilik ve İsrail konusundaki icraatlarına.

Jirinovski'nin seçimlerde elde ettiği sürpriz başarı ve hemen ardından Yahudileri hedef alan fanatik antisemitizminin ardından, Rus Yahudileri arasında büyük bir tedirginlik başladı. Amerika'dan sonra diasporadaki en büyük Yahudi nüfusunu oluşturan cemaatin üyeleri, Rusya'nın kendileri için pek emin bir gelecek vaad etmediğini düşünmeye başladılar. Bunun bir sonucu olarak da Rus Yahudileri arasında hızlı bir İsrail'e göç etme yarışı başladı.

17 Aralık tarihli Jewish Chronicle, Rus Yahudilerinin Jirinovski nedeniyle İsrail'e göçü hızlandırdıklarını ve "görünüşe bakılırsa" daha da hızlandıracaklarını detaylarıyla anlatıyordu. Çoğu Yahudinin çoktan "eşyalarını toplamaya başladığı"nı bildiriyordu.

Jirinovski'nin başlattığı antisemitizm nedeniyle Rus Yahudilerinin İsrail'e göçe yönelmesi, dünya medyasında da konu oldu. Bizdeki haftalık Pazar Postası gazetesinde bile konuyla ilgili bilgiler verildi. Pazar Postası'nın verdiği haberde ilginç olan, İsrail'in "bu göç dalgası nedeniyle endişe duyduğu" şeklindeki açıklamasıydı:

...İsrail de bu konudaki kaygısını dile getiriyordu. Faşist gelişmelerin, özellikle Rusya'da kalmış Yahudilerin kutsal topraklara doğru bir toplu göç hareketi başlatmaları olasılığı, İsrailli yöneticileri iyiden iyiye telaşlandırmıştı. Hatta yeni bir Musevi göçüne hazırlıksız yakalanmamak için çalışmalar başlatıldığını öne süren çevreler vardı...40

Ama ortada garip bir şeyler vardı: İsrail'in "Sovyet Yahudilerinin topraklarımıza göç etmesinden endişeliyiz" şeklindeki bu açıklaması, çok ilginç bir çelişki oluşturuyordu. Çünkü, İsrail, önceki sayfalarda incelediğimiz gibi, zaten yıllardır bu göçün oluşması için çalışıyordu. Göç, İsrail'in "endişe" etmesi değil, sevinçle karşılaması gereken bir gelişmeydi. Çünkü Yeremya'nın Kutsal Kitap'taki kehaneti ve stratejik nedenler dolayısıyla büyük önem taşıyan Rus Yahudileri, gördüğümüz gibi, İsrail'e göç etmeye pek niyetli değildiler uzun süredir.

İşte Rus kabadayısı tam bu anda İsrail'in imdadına yetişti. Bir zamanlar kendisinin de yerleşmek istediği anavatanına, Rusyalı soydaşlarını yollamaya başladı. İsrail'in aslında "arayıp da bulamadığı" göç hakkında "endişeli" olduğu şeklindeki açıklamaları da, anlaşılan görüntüyü kurtarmak içindi. Yeremya'nın kehaneti, zorla da olsa gerçekleştirilecekti....

Görünen o ki, Jiri, "siyonist" olmaktan hiç vazgeçmemiş, ama "taktik icabı" görüntü değiştirmişti. Uyguladığı "taktik" ise, yeni bir yöntem değildi, yüzyılın başından beri siyonizmin önderleri tarafından ustalıkla kullanılan "yapay antisemitizm"in bir örneğiydi.

TÜRKİYE'DE ANTİSEMİT PROVAKASYONLARIN GEÇMİŞİ

Cumhuriyet kurulduktan sonra yapay antisemitizm oluşturma görevini, basını ellerinde bulunduran Yahudi dönmesi gazeteciler üstlendiler. Gazetelerde sık sık Türkiye'deki Yahudiler aleyhine yazılar yayınlayarak Yahudileri tedirgin etme, kendi aleyhlerinde bir hareket olduğuna inandırma çabalarına giriştiler. Basın küçük haberleri abartarak ve özellikle dinsel ayrılıklara dikkat çekecek şekilde haberler yayınlayarak amaçlanan antisemitik havanın oluşmasını ve Yahudiler arasında istenilen gerginliğin meydana gelmesini sağlamıştır.

Dönemin basını da şovenist ve antisemitik havanın oluşmasında çok önemli bir konuma sahiptir. Küçük olayları abartarak ve özellikle Yahudileri tedirgin edecek şekilde veren, dönemin basınının habercilik anlayışından örnekler:

- "İki Yahudi ticarethanesi sahibi, Milli Koruma Mahkemesi'ne verildi." 41

- "Anadolulu tüccarın şikayetiyle intikar suçundan 4 Yahudi tevkif edildi." 42

- "İki Yahudi çocuğu, Hava Kurumu için toplanan rozet paralarını çaldılar." 43

- "Bir Yahudi firması mahkemeye verildi." 44

Bu ve bunun gibi haberlerde ana amaç, halk arasında suni bir antisemitizm oluşturarak Yahudileri tedirgin etmekti. Haber örneklerinde dikkati çeken nokta, azınlıklara mensup vatandaşların, yasadışı olaylarda, etnik kökenleri ön plana çıkarılarak olumsuzlanmasıdır.

Basın daha sonraki yıllarda da, özellikle Varlık Vergisi'nin oluşum aşamasında bu propaganda yöntemini daha da hızlandırarak devam ettirdi. 1939'da, Başbakan olan mason Refik Saydam da antisemitik hareketleri sistemleştirerek, devletin de Yahudiler aleyhinde faaliyete geçtiğine inandırma yönünde önemli çalışmalarda bulundu.45

Özellikle Nazi Almanyası'nın prestijinin arttığı dönemlerde azınlıklar sorununun ortaya konuş biçimi dikkat çekicidir. Bu dönemde antisemitik eğilimler güçlenmiş ve bu eğilimin bir göstergesi olarak 1942'de Başbakan Refik Saydam'ın emri ile Anadolu ajansında çalışan 26 musevi personelin işine son verilmiştir. Daha da önemlisi, Yahudiler ilk kez kovuşturmaya uğramışlardır.46

RESMİ ANTİSEMİTİZM: VARLIK VERGİSİ

Türkiye'deki yapay antisemitizm uygulamalarının en önemlisi Varlık Vergisi Kanunu'dur.

1939'lu yıllarda başlayan antisemitik hareketler 1942'de basın tarafından daha da körüklenir hale geldi. Yahudi dönmesi A. Emin Yalman, Zekeriya Sertel, mason Hüseyin Cahit Yalçın, ardarda yazdıkları makalelerle Yahudiler aleyhine göstermelik ateşli bir kampanya başlattılar. Yazılarında etnik kökenlerine dikkat çekilerek, bunların haksız kazanç sağladıkları, piyasayı dolandırdıkları, halka ticaret imkanı sağlamadıkları konularına değinildi ve "piyasayı bu gibilerden temizleyin" imajı verildi.

Cumhuriyet Varlık Vergisi'nin Türk Yahudi toplumu üzerindeki etkileri kalıcı olmuştur. En başta 1948'de İsrail'in kurulmasıyla özellikle orta sınıftan ve yoksul Yahudilerin Türkiye'yi hızla terketmesine yol açar. 1927'de 80 bin küsur olan Yahudi nüfusunun 30 bini, sadece 1948-1949 yılları arasında Türkiye'yi terkeder.47

Zekeriya Sertel "Haksız Kazançlar Kanunu Niçin Çıkarılmıyor?", "Devlet Yeni Gelir Kaynaklarını Nerede Aramalı?" ve "Varlık Vergisi" adlı makaleleriyle, Ahmet Emin Yalman ise, "Yeni Vatandaşlık Ruhuna Hazırlık", "Ya Hep Ya Hiç", "Tüccardan Polis" vb. makaleleriyle azınlıklar aleyhinde, halkı kışkırtıp Varlık Vergisi'nin ana hatlarını çizdiler.

Ahmet Emin Yalman'ın Varlık Vergisi'nin oluşum ve uygulanış aşamalarını uygulandığı biçimiyle önerdiği ve daha önemlisi azınlıkların hedeflenmesi için bir an önce girişimde bulunulmasını istediği görülmektedir.48

Dönme basının ana hatlarını oluşturduğu ve özellikle azınlıklara karşı uygulanmasını istediği Varlık Vergisi, 12 Kasım 1942'de Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından kabul edilerek yürürlüğe konmuştur.

Bu program daha önce de siyonist önderlerin Filistin'de duydukları Yahudi ihtiyacını karşılamak için üyelerinin çoğunluğu Yahudi ve masonlardan oluşan ve toplantılarını mason localarında yapan İttihat ve Terakki tarafından da kullanılmıştı. Abdülhamit'in Filistin'e Yahudiler için uyguladığı göç yasağını kaldıran İttihat ve Terakki, İstanbul'daki Yahudi tüccarları yine aynı yöntemle göçe ikna etmişti. İttihat ve Terakki'nin ana hedeflerinden biri de ticaretin millileştirilmesiydi. Ticarete aracılık eden Rum, Ermeni ve Yahudilerin görünen rollerini Türk tüccarlara vermekti.49

Yahudi kontrolündeki bu örgütün kullandığı metodla, Varlık Vergisi'nin gösterdiği bu benzerlik, şüphesiz oldukça ilgi çekicidir.

Basın ana amacını bir kez daha ortaya koymuş ve henüz kanun yürürlüğe girmeden böyle bir kanunun çıkacağını ve bu kanunun azınlıkları hedeflediğini vurgulayarak azınlıklar arasında gergin bir hava oluşturmuştur.

Varlık Vergisi kanunu çıktıktan sonra, henüz kanun metni yayınlanmadan önce Türkiye'de yaşayan azınlıklarda bir tedirginlik oluşmuştur. Kanunun kendilerine karşı olduğunu bilmektedirler. Kanunu kabul ve imza eden hükümetteki Yahudi ve masonlar şöyle sayılabilir:

Hasan Ali Yücel (mason)

Ali Fuat Cebesoy (mason)

Behçet Uz (mason)

Hakkı Ülkümen (Yahudi Dönmesi)

İzzet Akosman (Yahudi Dönmesi)

Fuat Sirmen (Yahudi Dönmesi)

VARLIK VERGİSİ'NİN ATEŞLİ SAVUNUCUSU:

YAHUDİ DÖNMESİ AHMET EMİN YALMAN

Selanik'te bir yahudi ailesinin oğlu olarak dünyaya geldi. İlkokulu yahudi çocuklarının eğitim gördüğü "Selanik Alliance Israelite" de okudu.

1917'de halkı Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklandırmaktan dolayı İstiklal Mahkemesi'nde yargılanmıştır. Basın eğitimi için gittiği Avusturya'da ileri gelen yahudi gazeteci ve yazarlardan eğitim almış ve ilk masonik bağlantılarını da bu yıllarda kurmuştur.

İstanbul'a döndüğünde İkdam Gazetesi'nde yahudi dönmesi Cavit Bey, Adnan Adıvar ve aynı zamanda mason olan Hüseyin Cahit Yalçın'dan gazetecilik dersleri almaya devam etmiştir. Buradan ayrılınca Tanin gazetesine geçerek burada Yahudi Dönmesi Zekeriya Sertel'le çalıştı. 1923'te yine bir yahudi dönmesi olan Enis Tahsin Til ile Vatan gazetesini kurdu. Tüm yaşamı boyunca siyonistlerle çok yakın bir ilişki içinde bulunmuştur. "Mütareke yıllarında Doğu illerinin Ermenilere verilmesi fikrini savunmuş ve ülkenin Amerikan mandası altına verilmesi için mücadele etmiştir." (Mütareke Yıllarından Vesikalar, A. Emin Yalman'ın Mütareke Yıllarında Yazdıkları, 1945)

Varlık Vergisi'nin amacı ise Harp yıllarında azınlıklar tarafından elde edilen haksız kazançları engellemek ve bu kazançlarla elde edilen gelirlere el koymak olarak açıklandı. Her ilin en yüksek memurunun başkanlığında kurulan komisyonlarca belirlenen azınlıklar ve özellikle Yahudi Vergi Mükellefleri olağanüstü vergilere tabi tutuldular ve vergilerini ödemeyeceklerin çalışma kamplarına gönderileceği duyuruldu. Bu komisyonların uygulamaları tamamen keyfiyete dayanmaktaydı. Nitekim İstanbul Komisyonun Başkanı mason Lütfi Kırdar, buradaki azınlıklara olağanüstü vergiler koyarak onları göçe ikna etmeyi başarmıştı. Gayri müslimlere uygulanacak verginin oranını özel bir komisyon tespit edecekti. Bu komisyon özellikle Yahudi mükellefler için bütün olanaklarının çok ötesinde vergiler tespit ettiler.50

Gerçekten de ödenmesi pek mümkün olmayan ve ödemek için sadece 15 gün mühlet verilen vergiler, istenilen hedefe çok kısa bir sürede ulaştı. Gerek vergilerin uygulanışı sırasında, gerekse uygulama kalktıktan sonra çok miktarda Yahudi ülkeden göç etti. Vergisini ödemeyenlerden bir kısmı da (çoğunluğu "işe yaramayan" yaşlı insanlar) korku ve panik yaratmak maksadıyla kamplara gönderildi. Nazi kamplarını hatırlatan bu kamplar istenilen korkuyu çok kısa sürede sağladı.

Varlık Vergisi'nin uygulanışı sırasında kesin sonuç almak maksadıyla oldukça ileri gidilmiş, hatta bir kısım siyonistler uygulanan bu vergileri az bile bulmuşlardır. Çünkü antisemitik hava ne kadar güçlü olursa, istenilen başarı o derece çabuk gerçekleşecekti.

Ferit Melen şöyle diyordu: "Dönme bir müfettiş arkadaşımız, Suat Başar, uygulanan vergi oranlarını doğru hatta az bile bulmuştur." 51

16 ay sonra uygulamadan kaldırılan Varlık Vergisi'nin, Kanun Kararnamesinde belirtilen devlete yeni bir gelir sağlamak, para arzını azaltmak, aşırı kazancı engellemek vb. hedefleri başarıya ulaşmamış ve çoğu vergi mükellefleri vergisini ödemeden uygulamaya son verilmiştir. Fakat Varlık Vergisi asıl amacına ulaşmış ve Yahudileri göçe "ikna" etmeyi başarmıştır. Varlık Vergisi genelde girişimcilerin özelde ise gayrimüslim girişimcilerin yatırım eğilimlerini olumsuz yönde etkilemiş, azınlıkların ülke dışına yatırım yapmasına ve göçüne yol açmıştır.52

1 Şalom, 27 Ocak 1993.

2 Anikam Nachmani, Greece, Turkey and Zionizm, s. 55.

3 Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s. 118.

4 Ibid., s. 119.

5 Ibid.,. s. 120.

6 Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, s. 49

7 Stephen Green, Taking Sides: Americas Secret Relations with a Militant Israel, s. 50.

8 Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s. 154; Türkkaya Ataöv, Siyonizm ve Irkçılık, s. 54.

9 The Day New York, 15 Mayıs 1950; Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s. 152.

10 Roger Garaudy, Siyonizm Dosyası, s. 156.

11 Türkkaya Ataöv, Siyonizm ve Irkçılık, s. 57.

12 Council News American Council for Judaism, Şubat 1965; Jerusalem Post, 21 Temmuz 1964.

13 Nokta, 23 Kasım 1986.

14 Şalom, 22 Nisan 1992.

15 Andrew J. Hurley, Israel and the New World Order, s. 28.

16 Şalom, 31 Ekim 1990.

17 Şalom, 16 Mayıs 1990.

18 Executive Intelligence Review, The Ugly Truth about the ADL, s. 86

19 Şalom, 7 Şubat 1990.

20 Dan Raviv, Yossi Melman, Every Spy a Prince, ss. 38-39.

21 Şalom, 20 Nisan 1988.

22 Şalom, 11 Mayıs 1988.

23 Interview Mensuel dInformations Generales, Ekim 1992.

24 Ibid.

25 Hürriyet, 5 Şubat 1986.

26 David A Yallop, Die Verschworung Der Lugner, s. 613.

27 Ibid.,. s. 245.

28 Patrick Seale, Abu Nidal A Gun For A Hire, Jewish Chronicle, 14 Eylül 1992.

29 David A. Yallop, Die Verschworung Der Lugner, s. 244.

30 Ibid., s. 248

31 Ibid., s. 9.

32 Ibid.

33 Ibid., s. 35.

34 Ibid., s. 51.

35 Ibid., s. 73.

36 Ibid., s. 641.

37 Hannah Arendt, Eichmann in Jerusalem, s. 8.

38 Jewish Chronicle, No: 6504, 17 Aralık 1993.

39 Jewish Chronicle, No: 6505, 24 Aralık 1993.

40 Pazar Postası, 25 Aralık 1993.

41 Cumhuriyet, 14 Ağustos 1942.

42 Cumhuriyet, 29 Ağustos 1942.

43 Cumhuriyet, 31 Ağustos 1942.

44 Cumhuriyet, 31 Eylül 1942.

45 İlhami Soysal, Dünyada ve Türkiyede Masonluk ve Masonlar.

46 Rıdvan Akar, Varlık Vergisi, s. 83.

47 Ekonomik Panorama, 5 Nisan 1992.

48 Rıdvan Akar, Varlık Vergisi, s. 46.

49 Ekonomik Panaroma, 10 Aralık 1989.

50 Ekonomik Panorama, 5 Nisan 1992.

51 Rıdvan Akar, Varlık Vergisi, s. 105.

52 Ibid., s. 101.